26 Ağustos 2009 Çarşamba § 8

Bi valize saklansam? Alır mı beni? Hani garajlarda unutulan valizler varya, beni unutsalar öyle, sahipsiz kalsam ortada.. Kim yargılar o zaman beni? Terminal insanları mı? Sanmam.. Üstünde bırakıldığım kaldırım yargılasın beni. En azından serinletir valizimin yıpranmış derisini.. Zaten o kılıf öyle bi kılıf ki, öyle sağlam işlenmiş ki, yıpranmış bile olsa delinemez, içine işleyemez. Üzerini teyet geçer, kendini yorar sadece. Biz naparız? Serinletir demiştim ya, ha evet, irkilirim sadece, kılıfımda irkilir, sonra geçer, o kadar sağlamız ki biliriz bu sağlamlığımızı, severiz de bu işlenmiş ağır sağlam halimizi.
Evet, kılıfım sarı, içindeki ben de sarı. Ve ben öyle çok seviyorum ki bu beyaza yakın parlak sarı halimizi, we öyle çok güweniyorum ki, güwendikçe sağlamlaşıyoruz kılıfım ve içteki ben. Kendine inanmakla alakalı daha çok sanırım.

Ha o valize mi noldu? Olması gerektiği yerde tabiki, kendi başına yine, en iyi kendiyle.

Şimdi;
boş bi oda istiyorum ki inanmayarak o irkilmeye rahatça bağırabiliyim. Çünkü ben burda yavaşça ölürken senin parıldadığını görmek zor.


ya da var mıdır bu saçmalığı okuyan ozaman bir de ojemin numarasını weririm; goldenroseceramic 150. çünkü;
Severim Fuşyayı.

öyle.

-N-

What's this?

You are currently reading at Radioactive Lullabies.

meta

§ 8 Response to “ ”