27 Ağustos 2009 Perşembe § 5



kırmızı bir at çizerdim,
kırmızı bir at
bak bu da kafası.

'nereden geldim, nereye giderdim?' bu da düşünen kafanın bana sorusu.
'sür beni sarp kayalıklara, oradan aşağısı başka yerin konusu, ah' dedi.
'senin durumun fena! ah' dedi.
'kalbinde bu neyin acısı?'

dayanamaz, kalbimin içinden çıkardım.
utanmadan dünyaya tepeden bakardım!
kimse beni bilmez,
bilmez beni bilmez,
bilmez beni kimse,
ben hep saklandım.

yanmalısın, sönmelisin, ruhları incitmeli...
inanırken yalanlara delirmiş olmalısın!
bakmalısın, görmelisin acıyan yerler neresi?
varmak için heplere, önce hiçi göze almalısın.
ah o kızgın bakışın, bir de üzgün bakışın
yüzlere gülüşün ve anidir düşüşün!
üzülmeye gelmez,
giderdim aramaya ruhumun parçalarını.
üzerime bir bir dikerdim.
beni nasıl isterdin? tek parça...
yoksun, nedenin yoksa!
kime güler yüzün?
kime ağlarsın?

çek- bir sandalye çek ve otur.
mumlar var, mumları yak.
anlatacaklarım uzun, uzundur yollar.
ve her ne yöne gidersen git beter gibi, sonsuz ama...
yoksun nedenin yoksa!

yokum, nedenim yok benim!
kime güler yüzüm?
kime ağlarım?
duruyorsan ne duruyorsun?
yarına kalsa ne umuyorsun?

ağlarla kaplı hiç bilemezsin.
her yanım, her sözüm, her savaşım, her yarım
öyle zor, öyle zor, öyle zor
gelemem ki her yeni gün...

*mori*


Var mı daha anlatanı? yok.
budur.

What's this?

You are currently reading at Radioactive Lullabies.

meta

§ 5 Response to “ ”